Koca Bir ”HiçBir Şey” Düşlüyorum Gözlerim Deminden Yenmez

İçimde bir his var, ”bahardandır bahardan” mı diyorsunuz? Merkür de geriliyor ya, ondandır allak bullaklığımız belki de. Tomurcuklarla doldu kalbimiz, yazı bekliyoruz, açsın çiçeklerimiz diye… Koyduğumuz kurallardan muzdarip, şimdi yazı, sonra yine kışı, derken bayramı, sonra ”bir yılbaşı gelsin” i bekler olmuşuz. Hiçbir şeyi beklemiyorum ben artık, herkese tavsiye ederim, hiçbir şey olmayı seçtim, olana akıyorum ve Dünya’ya bakıyorum döne döne…

Zaman, bizim koyduğumuz saatlerden ibaret değil, dün de sensin, bugün de sen, hikaye sende aslında. Hiçbir şey değişmiyor veya çok şey değişiyor, ne farkeder? 10 yıl evvel de aynı gözlerle bakmıyor muydun Boğaz’a, belki acıların farklıydı, şimdi daha demlisin, tek fark bu. İçine çekebiliyorsan hala denizi, hala kuracak hayallerin varsa, çocukluğun da yanıbaşında, yaşlılığın da… Hepsi sensin, eşlik edenlerin çok olsun manzaralarına. Oluyor da… Kalbini temiz tuttukça, en büyük savaşçısın hayatta, senin yerine o soruyor hesapları, hem de senin gözünün önünde. Önemi bile kalmıyor, başkasının senin adına öc alışını izler gibi bakıyorsun uzaktan. Hiç kin tutmadım, yapıma ters, sadece üzüldüm ve affettim hep. Ama hayat affetmiyor, yargıç olup, senin önünde kesiyor cezaları. Sevinemiyorum yine de, üzülüyorum, içlerinin karanlığına esir olduklarını düşünüp, ”inşallah kurtulurlar” diye dua ediyorum.

Her yalan, yeni karanlıklar doğurur insan ruhunda, bu yalanı neden söylediklerini düşünseler, korkak duruşlarını aynada görüp, uyanacaklar aslında kim olduklarına! İnsanız, gün içinde kaç yalan söylediğimizi düşünsek, şaşıp kalırız. ilk yalan, ‘’nasılsın?’’ sorusuna, berbat da olsak ‘’iyiyim” demekle başlıyor. Koca bir kendini kandırışla başlatıyoruz günü, gerisinin iyi gitmesi neredeyse mümkün değil. İnsanların kendilerini kandırmaları, tamamen kendi tercihleri ama başkasına yalan söylemek, gelecek adına yapılan en talihsiz yatırım oluyor. Her yalan, emin olun ki anlaşılıyor, canımız inanmak isterse inanıyoruz sadece. Görmezden geliyoruz çeşitli bahanelerle. Yalancı, tüm ustalığıyla, size olan korkusu sebebiyle salladığı yalanını, yedirdim zannederken, ayağına dolanınca, daha da küstahlaşabiliyor.

KÜLAHIMA ANLAT MASKENİ AT!
Dün, gözümün içine baka baka yalan söyleyen bir samimiyetsizle sohbet ederken, insan denen en güçlü varlığın, kendini nasıl bu denli zayıf, korkak, hırsından çaresiz kılabildiğine üzüldüm. Hissettiğim kızgınlık deği,l sadece üzüntü oldu. Mesele, bu ölümlü Dünya’da, tabii ki mesleki hırs, para ve mevkii kaygısıydı. Önünde sonunda herkes, kendi ekmeğini yer, herkes kendi yolunu bulur, bu uğurda insan kaybetmektense, birlikte çoğalmanın erdemine eriştiğimiz bir hayat düşlüyorum. Bana çok iyi niyetli olduğum söyleniyor. Evet ve iyi ki de öyleyim. Hiç de zararını görmedim. Gerçeği kaldıramayıp, hayatımdan gidenler pahasına, hep doğruyu söylemekten yana oldum. Birine yardım edemeyeceğim zaman, bahaneler yerine, neden edemediğimi açıkça dile getirmeye çalıştım. Sonradan yalanım çıktığında, yerin dibine geçtiğim belli olmasın diye, şekilden şekile girip, ,üste çıkmaya çalışan kötü bir oyunculuk sergilemek yerine, herkesin gözlerinin içine rahat rahat bakabilecek gözler büyüttüm… O gözlerle içim rahat bakıyorum Boğaz’a da, dostlarıma da, aşklarıma da. Ve şükrediyorum her sabah, hiç büyümemişim gibi sıfırdan kuracak hayallerim olduğu için. Her geçen gün, daha çok seviyorum hayatı, yorgunluklarım bile paha biçilemez tecrübelerim oluyor, dinlendiren limanlar buluyorum…

Akıp giden zaman içinde, hırslarımızdan kararttığımız ruhlarla, farklı farklı maskeler eşliğinde yaşamak mı? Yoksa zamanı durdurup, içini güneşle doldurup, denize karşı bir çay içerken, aynı ama deminden yenmez çocuk gözlerle, yeni hayallere yelken açmak mı? İkincisi diyenlere sarılın, ben öyle yaptım, çok da güzel oluyor 😉
Seni sen yapan, gitmek istediğin yerler değil, olduğun yerde nasıl durduğun olsun. Bak bakalım etraf nasıl yeşerirmiş… Yazmış, kışmış, Merkürmüş farkediyor mu? Gezegen o, geriler, insana, hergün, daha çok insan olmaya doğru ilerlemek yakışır. Yalansız, dolansız, hesapsız, kitapsız yaşadıkça ve önce kendine dürüst oldukça, her mevsim çekilir olur. Uyduruk yalanlarla öldürmeyin birbirinizi, bir bütünün parçası olarak, hepimiz birbirimize lazımız. Böyle bakarsak hadiseye, kimsenin kimseye işi düşmez, zaten ‘’bir” oluruz. Kocaman bir ‘’hiçbir şey” olabilmek dileğiyle bir dilek tuttum Boğaz’a karşı…
Zamansızlık içinde atın maskeleri, dün de, bugün de, yarın da sizsiniz…

Aşk’a uyanın gerisi kolay…

MERVE ÇALOĞLU

[email protected]

[email protected]

(Yazıların ve görsellerin tüm hakları saklıdır.)