Akım Derken Lokum Olan Romantizm

Kadın-erkek eşit haa? Siz bu teraneyi savunurken, kadın kadınlığını, erkek de erkekliğini unuttu. Dünyada birbirine saygı duymayan iki cins olarak yaşamlarımıza devam etmemizin sebebi nedir, madem bu kadar eşitiz? Eşit falan değiliz arkadaşım, birimizde penis var, birimizde vajina. İki organ da birbirinden o kadar farklı ki… Birimiz doğuruyoruz, birimiz sperm üretiyoruz. Birimiz narin, hassas, kas yapısı ve psikolojik olarak korunmaya ihtiyaç duyan tarafken, diğer taraf avlanabilen, savaşabilen, ailesinin yanında kapı gibi durabilen bir formatta üretilmiş. Nerede değiştik? Kadın gücünü eline alınca mı? Burada iki tarafın da suçu var bence. Ekonomik özgürlüğünü eline alan kadın, ”herşeyi ben hallederim’’ tavrıyla, erkeğe ihtiyaç duymayan bir yaşam geliştirmekle, erkekse, kendinden başarılı ve güçlü gördüğü kadını taşıyamamakla ve komplekslerine yenik düşüp, aşağılayacak yer aramakla suçludur. Dolayısıyla, dava düştü.Yani halimiz harap, arayı bulmamız şart. Bugün bir arkadaşım, ‘’erkekleri yönetmek çok kolaydır, iki sırtını sıvazla, ver gazı, ”sen yaparsın, kralsın’’ de, olur bu iş’’ deyiverdi. Kardeşim, niye oyun oynuyoruz birbirimize, ben şahsen pışpışlayacak bir salakla uğraşmak istemem. Kendine güveni olan adamın, zaten gaza ihtiyacı yoktur. Sadece sevsek olmuyor mu? Saf sevgide gaz olmaz, samimiyet olur. Samimiyetsiz ilişki yönetimleri ile elinizde sadece, yıllardır sürdürdüğünüz bir yalan olur. Suratınızdan akan mutsuzluğu da hiçbir fondöten kapatamaz…

Hep bir sona odaklanıp durmaktan geliyor aslında, bu saçma sapan ilişkiler. Son dediğiniz nedir ki, daha aşkın yoluna koyamamışken kalplerinizi? Evlilik mi? Bence son dediğin güzel hatırlanabilecek bir ayrılık da olabilir. Mesele neyi nasıl yaşadığındır. Evlenip, birbirini aldatanlar, kavgadan başka gün görmeyenler mi sonu buldu şimdi? Evet berbat sonlar da var hayatta, hepsini kendimiz yaratıyoruz. Laf olsun diye evlenip, alışmadığımız kalpte aşkımızı durduramıyoruz. Aferin bize, evlendik ya, çok başarılıyız… Yapmayın, kendinize de başkasının hayatına da haksızlık etmeyin artık, yakında uzaylılar gelecek, saçmaladığımız yetti bu kadar 🙂 Bir başka arkadaşım da geçenlerde ‘’herkesin sevgisine inanma’’ deyiverdi. Gördüğünüz üzere, kadınlar artık erkeklerin ağzından çıkana inanmıyorlar. Ben inatla inanıyorum. Bu yüzyılın salağı benim belki de ama bana göre insan, sözleriyle ve davranışarıyla vardır. Sözü, özü olmalıdır. Öyle değilse, zaten zamanla görüyosun. Şimdi durduk yere, bana kalbini açan birine, ‘’kesin sallıyordur’’ şeklindeki şizofenik yaklaşımları, kendime de karşı tarafa da yüklemenin manası nedir ki? Söyleyeyim ne olduğunu: Korunma içgüdüsü, acı çekme korkusu… Korunduğun başına geliyor oysa şu hayatta. Korkular kelepçelerimizdir, sevgili okur. Siz inanmayı seçin, durduk yere kimsenin kimseyi kandırmayacağına inanın. İnanın ki, siz de kimseyi kandırmayın, sözünüz, özünüz bir olsun. O zaman, yiyeceğin kazığı 500 metre öteden tanıyorsun zaten. Yalanlar, sen hiçbir şey yapmadan önüne seriliveriyor. Özü de görüyorsun, sözün sahteliğini de. Birazcık da üzül zaten, insansın. Korkarak yaşamak yerine, kalbini ne kadar genişletirsen, kazançlısın şu hayatta. Gereksiz korkularla kaçmak yerine, gerektiği yerde bırakmayı da becereceksin o vakit… Önce yüklerini, sonra herkesi, herşeyi bırakabileceğini bileceksin, bu bedenin bile sana emanet olduğunu anlayacaksın. Kalanlarsa, gerçeklerin, ruhdaşların olacak, bileceksin. Sonunu da sen seçiyorsun işte o noktada. Cennet de senin, cehennem de… Suçlu yine yok, dava yine düştü ama bu kez kalbin özgür… Alkışı hakkettiğin yerdesin 😉

TADIMDAN YENMİYOR, YANIMDA YAT!
Sadece kadın-erkek değil, kadınla kadın, erkekle erkek de eşit değil ayrıca. Mesela kadının kadına yaptığını da kimse kimseye yapmıyor. Hep erkekleri suçluyoruz ya, onlar sapıtınca elinin kiri, bize gelince de ”genel ev şampiyonu sıfatlarımız” diye… Bunu yapan da kadınlar aslında. Kadınlar, hemcinslerini daha çok eleştiriyor, çekemiyor, yargılıyor, kendi gibi olmayanı sevemiyor birtürlü. Bin tane erkek arkadaşım var, kendi aralarındaki muhabbete defalarca şahit olmuşumdur. Elbette kadınlar konuşuluyor, cinsel dürtüyle yapılan bel altı şakalar, türlü türlü pornografik fotoğrafları whatsapp gruplarında birbirlerine gönderip eğlenmeler, en fazla ‘’şu da ne güzel karı yaw’’ gibi muhabbetler dönmekte. Haa birinin hoşlandığı kız hakkında rapor vermeler de var tabii, ”o daha önce şununla çıkmıştı, bilgin olsun’’ türünden, üste vazife olmayan kankalık anlayışları dışında, abartı bir hal gözlemlemedim. Bizde durum çok daha beter, kadın, kadını arkasından (tabiri gayet de caiz şekilde) dev gömmekte. Sandığınızdan daha fazla dedikoduyu kadın tanıdıklarınız yapmaktalar, sevgili kadınlar, uyandırayım. Gerçi zaten biliyor olmalısınız… Yapmayalım, sonra ”erkekler niye böyle?” diye hayıflanmanın bir manası kalmıyor. Biz niye böyleyiz? Daha kendi hemcinsimizi anlayamazken, yargılarken, erkeklerden bizi anlamalarını beklemek pek akıl karı değil gibi, ne dersiniz? Ne derseniz deyin, durum bu. Kadın da, erkek de önce insan olacak, önce kendine bakacak. Hayat öyle sonsuz bir şey ki, küçücük dünyalarımızda olay sandığımız saçma gerçekliklerimiz, sadece vakit ve muhabbet kaybına yol açıyor. Kendi doğrularımızı başkasında bulamayınca, yargılamak yerine, onun yanlış bulduğumuz hali bize niye batıyor, onu düşünelim. Unutmamak gerekir ki, birini bilip bilmeden eleştirmek, bizdeki bir boşluğa tekabül etmekte. Konuşmadan önce, bir kaç kez yutkunmakta fayda görüyorum. Çünkü hadise, sadece eşit olmamızda değil, hepimizin eşit derecede özel olduğumuzu kabul etmemizde saklı. Bunu bilen zaten hürdür, zihni de kalbi de özgür yaşar ve kimsenin hayatını yargılamaz.

Bence arayı böyle bulacağız, ey okur. Eşitlikle değil, özel oluşumuzla! Kadın da, erkek de yaptığı herşeyle, olduğu gibi özeldir. Onu, o özelliğinden sevince, erkek de kadının gücünden kaçmayacak, kadın da erkeğine kalbinden gelen en samimi sevgisiyle özel olduğunu hissettirebilecek. Size kalbini açan insanlardan kaçmayı bırakın artık, birbirinizi aldatmayı bırakın, yalan söylemeyi bırakın, sahte gazlar vermeyi, gereksiz pışpışlamaları bırakın. Kadın kadınlığını bilsin zaten, hakettiği naiflikleri beklesin karşı taraftan, hali hazırda kendi halledebiliyor diye, erkeğin onun için yapması gereken şeylerine mani olmasın. Erkek de erkekliğini bilsin, yaşadığı hayalkırıklıklarından mütevellit edindiği özküzlükleri, yeni kadınlar üzerinde denemesin, erkek olmaktan vazgeçmesin. Bir çiçek de bu kadına alsın, bir kere de bu kadını bıraksın evine bakalım, ne olacak? İyi olacak, günün birinde iyi olacak. Yanlış insanlar, değişen çağ, ekonomik dengesizlikler, teknolojinin aşk üzerindeki basitleştirici etkisi, bize kadın ve erkek olduğumuzu unutturmasın artık. Alalım o hafızanın tozunu bir güzel. Facebook’la İnstagram arasında kaybettiğimiz romantizmi geri kazanmak çok da zor değil. O aslan içimizde yatmakta, dürtüverin bakalım. Başkalarıyla uğraşmaktan, durmadan hayıflanmaktan iyidir, kendinle uğraşmak. Herkesin aslanı kendine neticede…
Romantizm, eskiden bir akımken, bokum eden biziz. Buysa eşitlik, sizin olsun, ben yokum. Kalbi bozmaya yönelik akıl verenlere de ‘’tüm zehirleriniz sizin olsun’’ diyorum, bende güzel durmuyor…
Ben, insana, öze, söze ve aşka inanan romantik bir lokumum, tadımdan yenmiyor, gel de yanımda yat, güzel oluyor… Ya sen, hangi tadı seçiyorsun hayattan?

Aşk’a uyanın, gerisi kolay…

MERVE ÇALOĞLU

[email protected]

[email protected]

(Yazıların ve görsellerintüm hakları saklıdır.)