Dallarımda Sessizlik

”İnsan, hep kendi gerçeğini yaşamalı” diyorum, bunun da arkasındayım ama bazen, yanlışlarımızı da göz göre göre, gerçek belleyebiliyoruz. Bunun başlıca sebepleri; duygusal boşluklar, önceden yaşanan travmalar, egomuzun bize oynadığı oyunlar ve kendi değerimizi bir başkasının üzerinden biçmemiz gibi tuzaklar maalesef. Çoğu zaman, bizi yakından tanıyan insanlar, bir yanlışın içinde olduğumuzu bizden daha iyi görebiliyor ama söyleyemiyor. Günlerdir düşünüyorum, çok sevdiğiniz birinin, kendini göz göre göre ateşe attığını gördüğünüz ama gerçeği söyleyip söylemememe arasında kalınan araftan çıkmak mı, çıkmamak mı diye… Hayat bazen susmayı da öğretiyor, anladım ki dürüstlük bazen de susarak vücud buluyor. Çünkü aslında içten içe herkes, kendi sonunu da yolunu da biliyor ama daha alacağı dersler bitmediği için yanlış da olsa, bir şeyleri yaşamaya devam ediyor. Hata, insanlar için icad edilmiş en güzel master programı bence, ateşe değmeden yanacağımızı öğrenmemiz mümkün değildir zira…

Çok sevdiğimiz ama hata yaptığını gördüğümüz biri için, ‘’o, şu an böyle mutlu ve kendi tercihini yaşıyor’’ u kabul etmek lazım. Dürüst olayım derken, insanları alacakları dersten mahrum etmemek gerekiyor. Evet zor, biliyorum, sevdiklerimizin hiç canı yanmasın istiyoruz, ben henüz anne değilim ama bu genellikle ebeveynlerin de çok sıkışıp kaldıkları bir durum. Çocuklarının hayatına her an müdahale eden ebeveynler, çok da sağlıklı bireyler yetiştiremiyorlar. Akıl, sorulduğunda güzeldir. Sorulmadan verilen akıllar, verene de verilene de ne yazık ki, doğru zaman gelmeden faydalı olamıyor. O halde sevdiklerimizin hayatlarıyla ilgili endişelenmeyi bir kenara bırakmalıyız. Zaten çağın hastalığı, başkalarının her yaptığına burnunu sokmak. Unutmamak gerekir ki, zaman zaman hepimiz ”bile bile lades” diyoruz bir takım şeylere ve günahı da, sevabı da, yaşanmışlığı da, tecrübesi de, bizi biz yapıyor. Bunun, sevdiklerimize yardımcı olmamamız gerektiği gibi algılanmasını istemiyorum, sadece bazen insanlara bizden yardım istemeleri için zaman tanımamız gerektiğini düşünmekteyim. ”Ben onu çok iyi tanıyorum, olmaz o iş” dediğiniz ne varsa, emin olun, o da biliyor, o da kendini tanıyor ama hata olarak gördüğünüz ne varsa, kendini bulmada ona yardımcı olacak bir anahtardır belki de, kim bilir… Bırakın herkes, kendi kilidini kendi açsın 😉

SESSİZ ANLAŞMALAR DA SEVGİYE DAİR…
Aslolan da birbirini hatasıyla, günahıyla, sevabıyla, mutlak güven içinde, her koşulda sevmek değil midir? Bazen yapılan hatalar, ailemizi, çevremizi de etkiliyor kabul ediyorum. ”Ben böyle mutluyum” derken etrafını üzebiliyorsun ama o yanlışın içinden çıkabilmek için, yine tutunacak dalların, sevdiklerinden ibaret oluyor. Siz her koşulda sevdiklerinizin tutunacak, kırılmaz dalı olmaya devam edin, gerçek sevgi, susmayı gerektirir bazen de… Susun öyleyse ve bekleyin, günü geldiğinde sarıp sarmalamak için daha da güçlü kılın kalbinizi. Yoksa ”bana mı sordun hata yaparken’’e kadar yolu var sonların. Son olmayın, hep yol olun yoldaşlarınıza… Tüm bunları, sessizce izlediğim bir yangına bakarak yazıyorum. İçim içimi yiyerek, zalim ateşe bir kova su dökebileceğimi bilmeme rağmen, dökmüyorum. İnanıyorum ki, yandıkça güzelleşecek ve küllerinden doğacak sevdiğim. Yine de (dilerim ben yanılıyorumdur), dediğim gün geldiğinde, sapasağlam dallarım herzamanki gibi, onun olacak. İnsan, bazen yanılır ve inanıyorum ki, yanılmak da güzeldir, doğruyu buldurtur. Zaman kaybı gibi gördüğümüz herşey, aslında tam da olması gerektiği gibidir. Velev ki değilse bile, kaybolan, bırakın zaman olsun, aldıklarınız kaybettiğiniz zamandan daha değerli oluyor.

”Şimdi biz, göz göre göre bir yalana hapsolmuş sevdiklerimize gülücük mü dağıtacağız, nerede kaldı doğruluk, arkadaşlık, yoldaşlık..” diyorsanız, herşey geçer, gerçek dostluk baki kalır diyorum. Gerçek bir sevgi, günü geldiğinde bütün hatalara galip gelir. Bekleyin, her koşulda sevdiklerinizin yanında olun, sessiz anlaşmalarınıza kulak verin, sevdikleriniz, sizin onlar için ne düşündüğünüzü zaten biliyorlar. Herkes, ne yaşadığını da, sonunun ne olacağını da kendi biliyor zaten. Sorulmadan verilecek akıllarla, faydalı olayım derken, birbirinizi kaybetmeyin. Birbirinin iyi gününü, kötü gününü paylaşmak kadar, yanlışını paylaşmak da dostluğa dairmiş. Öyleyse, yine tutuyorum ellerinden, gerekirse beraber yanar, küllerimizden yeniden doğarız… Sevgi arafta kalmaz, dallarımıza konar bir gün elbet. Ben ağacım, ya siz?

Aşk’a uyanın, gerisi kolay…

MERVE ÇALOĞLU

[email protected]

[email protected]

(Yazıların ve görsellerin tüm hakları saklıdır.)